Ekonomi
teriminde yer alan gömüleme kavramı diye tabir edilen, eskiden ninelerimizin
kenara koyduğu kefen parası, günümüzde inşaat sektörünün ve buna bağlı olarak
gayrimenkul sektörünün getirisinin yüksek olması sebebiyle enkaz altına yapılan
gömüleme olmaktadır. Günümüzde etrafımıza baktığımızda heryerde yeni inşaatlar
görüyoruz.Son yıllarda kentsel dönüşüm adı altına eski yapılaşmalar yenilenerek
yeni binalar yapılmakta ve sağımız solumuz heryer inşaat alanı olmuş durumda.Bu
durumun sosyal ve ekonomik olmak üzere 2 tarafı vardır.Öncelikle bu durumun sosyal
açıdan incelediğimizde gelişmekte olan ülkeler arasında olan ülkemizin inşaat
sektöründeki bu yapılaşmayla birlikte toplumun refah seviyesinin artmakta
olduğunu ve insanların yaşam standartlarının arttığını göstermektedir. Bu işin
sosyal tarafı oluşturmaktadır. İşin ekonomik boyutuna baktığımızda ülkemiz
inşaat sektöründe oldukça ileri olduğu ve ülke ekonomisini sürükleyen bir alan
olduğu aşikar. İnşaat sektörü ile hizmet ihracatımızda özellikle ortadoğuya
yapılan inşaatlar önemli bir ihraç kalem oluşturmaktadır. Ancak kısa vadeli
olarak inşaat sektörünün lokomotifliği ekonomik büyümeyi olumlu etkileyecek
olsada uzun vaadede yatırımlarımızı sanayiye kanalize edemez ve üretmeden
sadece inşaat ile büyümeye devam edecek durumda olursak ekonominin yapısal bir
krize girmesi oldukça muhtemel olacaktır.
Reel
piyasalarda ki dalgalanmalar, dolar kurunun yukarıya doğru olması ki
firmalarımızın tamamına yakını dolarla borçlanma gerçekleştirdiğinden
borçlarının değerinin reel olarak atmasıyla sanayiye olan talep giderek
azalmaktadır. Ellerinde tasarruflarını tutan ekonomik birimlerde bu
tasarrufları istikrarsız olarak gördüğü sanayi yatırımlarına kanalize etmemektedir.
Hergeçen gün gayrimenkul değerlerinin artması, risklerinin az olması nedeniyle
ekonomik birimler tasarruflarını ‘
garanti getiri ‘ olarak gördüğü inşaat sektörüne yatırmaktadır.Ülkemiz
üretmeden büyüme ile birlikte sadece günü kurtarma çabası içine girmektedir. Ve
ülke büyümesi ve kalkınması inşaat sektörüne bel bağlaması nedeniyle ilerde
ortaya çıkacak üretim dar boğazları ülkeyi içinden çıkılamaz bir krize
sürükleyecektir. Son açıklanan verilere göre 2014 işsizlik oranı 9.9 olurken
gençlerdeki işsizlik oranı ise 17.9 olarak belirtilmiştir. Ve bu kadar yüksek
genç işsizlik oranı ülkemiz için ekonominin durumunun kötüye meyil ettiği ve
gençlere istihdam olanağının azaldığını göstermektedir. Son açıklanan sanayi
raporu verilerine baktığımızda da sanayinin ekonomide ki payının azalmaya
başladığının sinyallerini görmekteyiz. Ocak’ta sanayi üretimi geçen yılın Ocak
ayına gore % 2,2 Aralıka gore %1,4 azaldı. Yazının başındada belirttiğim gibi
ülke ekonomisi inşaat sektörüne bel bağlayarak büyüme sağlarken bu sağlamış
olduğu büyüme istihdamı arttırmayan ve üretime katkı sağlamayan büyüme
olmaktadır. Günümüzde düşen emtia fiyatlarını fırsat bilerek ülkemizin yapısal
reformlar ile üreterek büyümeye geçecek adımlar atması ve devletin öncülüğünde
yapısal dönüşümü sağlaması gerekmektedir. Kısa vaadeli olarak günü kurtarmaya
yönelik uğraşlar uzun vaadede ülkemizin derin bir krize sürüklenmesini şimdiden
söylemek çokta zor olmasa gerek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder