Son günlerde hatta aylarda yaşanan en taze
tartışma faiz üzerine.. Cumhurbaşkanı tarafından yapılan faizlerin derhal
indirilmesi çağrısı karşısında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) başkanı
Erdem Başçı’nın siyasi baskı altında olması nedeniyle ekonomide belirsizlik
hakim. Şimdi bu konuyu ekonomide belirlenen amaçlar doğrultusunda kullanılan
araçlar bakımından amaç-araç ilişkisi içerisinde inceleyelim..
TCMB sitesine gireniniz var ise ana sayfada
sağ üst köşede şu yazı vardır. ‘ Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının temel amacı fiyat istikrarını
sağlamak ve sürdürmektir. ‘ Bu amacı TCMB kendi başına belirlemedi
tabiiki de. Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı çerçevesinde 2001 yılı sonrası
ekonomide yapılan yapısal reformlar ile birlikte TCMB’nin amacı fiyat istikrarı
olarak belirlenmiştir. TCMB’nin bu amacını gerçekleştirmek için kullandığı bazı
araçlar ise açık piyasa işlemleri,
reeskont oranı, zorunlu karşılıklardır. Ekonomide 2001 yılı sonrası para
politikasında sıkı duruşla beraber çift haneli enflasyonlardan tek haneli
enflasyonlara gelmiş bulunmaktayız. Buda TCMB’nin amacını yerine getirmekte
başarılı olduğunu gösterir.
Son günlerde ise faizin indirilmesi yönünde
yapılan baskılar gündemdedir. Siyasi otoritenin amacı faiz indirimi ile
yatırımların artması halkın daha ucuz kredi temini ile nominal gelirinin
artması ve yatırımların ve tüketimlerin artması sonucu talep canlılığı ile
büyümenin artmasıdır. Ancak seçilen bu amacın seçimlerin yaklaşması ile gündeme
geldiğini anlamak çok zor olmasa gerek.
Cumhurbaşkanının yaptığı faiz indirimi
baskısında yatan yatırımları arttırma amacı ile TCMB’nin fiyat istikrarını sağlamak
için uyguladığı politikalar çatışmakta ve amaç-araç uyumsuzluğu ortaya
çıkmaktadır.
Şimdi faiz oranlarını TCMB düşürürse olası
sonuçları ne olur ?
Fiyat istikrarı açısından bakarsak; Türkiye
hane halkı tasarrufları yaklaşık %16 civarlarında. Yani her 100 liralık
gelirinin 84 lirası tüketime 16 lirasıda tasarrufa gitmektedir. Diğer ülkeler
açısından baktığımızda tasarruf oranımız oldukça düşüktür. Bu nedenle faiz
oranında yapılacak bir indirimle hane halkı tüketimleri daha çok artacak ve
artan talep sonucu fiyatlar yükselecek ve enflasyon artışı olacaktır. Buda
TCMB’nin fiyat istikrarı amacına uygun olmayacaktır.
Dış yatırımcı açısından bakarsak; Şu anda
politika faiz oranı 7.50 ve son açıklanan enflasyon verisi ise 7.55'dir. (TÜİK) FISHER denklemine göre baktığımızda ‘
nominal faiz oranı = reel faiz oranı + beklenen enflasyon oranı‘ burdan hareketle reel faiz oranı = nominal
faiz oranı – beklenen enflasyon oranı olacaktır ve yukarıdaki değerleri yerlerine koyduğumuzda
-0.05 gibi bir reel faiz oranı buluruz ülkemiz için. Faiz oranlarının
azaltılması demek dış yatırımcının karlılığının azalması demek ve bu nedenle
yoğun bir sermaye çıkışı demektir. Buda dövize olan talebin artması sonucu kurların yükselmesine neden olacaktır. Bu nedenle Erdem Başçı’nın şu anda faizi
indirmek yerine siyasi baskı altında olmasaydı eğer arttırması gerekirdi. Şu
anda yapılacak bir faiz indirimi kendisinden daha büyük bir faiz arttırımı
sürecine girmemize neden olacaktır. Türkiye bunu oldukça kısa bir zaman önce
yaşadı 2013 yılında faizlerin yaklaşık 4.5 düzeylerine
kadar indirilmesi ve ardından 17-25 aralık sürecinin yaşanması sonucu dış
yatırımcının piyasadan yoğun miktarda döviz çekip piyasadan çıkması, döviz
kurlarının bir anda yukarıya fırlamasına neden olmuştu. Merkez Bankası bunu
önlemek için günlük döviz satım ihaleleri ile müdahalelerde bulunsada piyasanın ateşini
söndürememişti. Ve bunun sonucunda 28 ocak 2014 günü gece 12’de açıkladığı para kurulu toplantı
kararları ile 4,5 olan repo faiz oranını %10’a APİ işlemleri çerçevesinde repo
işlemleri ile borçlanma imkanı sağlayan faiz oranını ise 6.75'den %11.5 çıkartmıştır.
Görüldüğü üzere ekonomik konjonktür dışı yapılan müdahaleler kısa zaman sonra
kendisinden daha büyük bir geri etki yapmaktadır. Bu nedenle şuanda faiz
oranlarının indirilmesi bir kaç ay sonra daha yüksek bir faiz oranına
arttırılması sonucunu doğuracağı aşikardır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder