6 Ocak 2016 Çarşamba

Avrupa Borç Krizi


   Dünya ekonomi tarihinin en büyük krizlerinden birisi olan 2008 Küresel Finansal Krizin etkileri durgun bir göle atılan taş tanesinin yarattığı dalgalar misali tüm dünyayı etkisi altına almıştır. Bu krizden en çok etkilenen bölgelerden bir tanesi de Avrupa Bölgesi olmuştur. Avrupa Borç krizinin temellerinde 2008 krizinin etkileri yatmaktadır. 2008 krizi öncesi bir yandan ortak para birimi avroya geçiş nedeniyle düşen faiz oranları ile özel ve kamu kesiminin ucuz finansman bulmaları bir yandan da ucuz emek ve bol sermaye ortamında Avrupa Bölgesi kamu harcamalarını arttırmış ve gerekli önlemlerin alınmaması ile ileride oluşacak durumlara karşı bir eylem planı oluşturulmadığı için patlak veren 2008 krizi sonrası Avrupalı devletler kendilerini derin borç çukurları içerisinde bulmuştur. Bu ucuz emek ve kredi olanakları karşısında ekonomi de verimliliği ve rekabeti arttıracak alanlara yatırımların sınırlı kalması bu borç krizinin nedenlerindendir. Finansal krizle birlikte Avrupa ülkelerinde bankalarda yaşanan sorunlarında çözülmesi için kamunun desteği ihtiyacı ortaya çıkmıştır ve kamulaştırmalarla birlikte özel kesim bankaların sorunları kamuya geçmiştir. Ayrı olarak ekonomide işler yolunda gider iken vergi gelirlerinin artması ile kamu harcamalarını daha da çok arttırmış ve krizle beraber Avrupa borç krizinin oluşmasında etkisi olmuştur. Borçların geri ödenme riski arttıkça uluslararası kuruluşların ülke kredi puanlarında indirimlere gitmesi bu ülkelerin daha zor krediye ulaşma ve daha maliyetli krediler ile karşı karşıya kalmasına yol açmıştır. Borçların geri ödenmesinde çıkan sorunların aşılması için IMF ve AMB gibi kuruluşlar yardımda bulunsa da sorunun temeli çözüme ulaştırılamamıştır.

   Finansal entegrasyonun arttığı günümüzde 2000’li yıllarda ucuz finansmanın bulunması, küreselleşme hareketleri ile birlikte dış portföy yatırımların artması 2007 yılında bazı Avrupalı ülkelerin tahvil, hisse senedi, bono gibi varlıkların GSYH’ya %’sel olarak oranlaması şöyledir;

Avrupa bölgesi ülkelerinin ortalaması = 557.6
Fransa 668.5 İspanya 550.2 Lüksemburg = 3234


Bu rakamlardan da anlaşılacağı gibi kriz öncesi finansal genişlemenin Avrupa ülkelerinde ne denli yüksek olduğu gözükmektedir. 2008 krizi ile beraber uluslararası piyasalarda hakim olan belirsizlik ve risk primlerinin artması yatırım iştahlarını azaltmış ve bu nedenle yatırımcılar paralarına güvenli limanlar aramıştır. Kolay finansman sağlamanın zorlaştığı bir konjonktürden Avrupalı ülkeler oldukça etkilenmişlerdir. Ucuz finansman olanağının azalması ve belirsizlik nedeni ile yatırımlar ve üretimler azalmıştır dolayısıyla bu ikisinin doğal sonucu düşük büyüme  ile yüksek işsizlik oranları yaşanmıştır. Yaşanan durgunluk ve kriz ortamının etkisini azaltmak için Avrupa Merkez Bankası kredi olanakları sağlamıştır ve devletler tekelinde baktığımızda da önlem paketleri açıklanarak genişletici maliye politikaları uygulanmıştır. Yatırımda, talepte yaşanan kriz nedeni ile devlet gelirleri azalma yaşar iken genişletici maliye politikaları ile bütçe açıkları iyice artmış ve devletlerin borçlanmaları daha da artmıştır. Yani kriz ile birlikte kamunun borç yükü iyice artmıştır. Finansal krizden sonra yaşanan durgunluk ve düşük büyüme, banka krizleri ve borçlu ülkelerdeki borçlanma maliyetlerinin artması Avrupa Borç Krizinin ağırlaşmasına yol açmıştır. Küresel Finansal Kriz sonrası uygulanan politikaların etkisi ile Avrupa’nın borç krizi ile etkili olamamıştır. Ortaya çıkan sorunların çözümü için çözümler sağlıklı olmamış ve gecikmeli olarak alınmıştır. Borç krizi yaşayan ülkelere yardımlar yapılmasını Almanya gibi mali dengesi güçlü ülkelerinde sıcak bakmaması nedeni ile sorunlar daha da derinleşmiştir. Sonuç olarak incelediğimizde 2008 öncesi piyasalarda oluşan yapay olumlu havanın etkisi ve ortak para birimi olarak avroya geçilmesi ile Avrupalı devletler oldukça ucuz finansmanlara ulaşmışlardır ve bu ucuz finansmanlar verimli ve rekabet gücünü arttırıcı yatırımlara kanalize edilememiştir. Devletinde küresel kriz öncesi kamu harcamalarını arttırması ile birlikte kamunun borçları artmaya başlamıştır. 2008 krizi ile birlikte küresel anlamda ortaya çıkan krizden Avrupa bölgesi de nasibini almıştır. Kriz döneminde ülkelerin kredi risk puanlarının artması ve ucuz kredi musluğunun kapanması, büyüme oranlarının dipleri görmesi hatta 2009 yılında negatif büyümeler yani küçülmeler gerçekleşmesi , ülkelerin kriz öncesi mali disiplinlerini tam sağlamaması nedeni ile krizle birlikte bankacılık ve özel kesimde çıkan olumsuzlukları düzeltmek için devletin müdahalesi ile özel kesim borçları devletleştirilerek kamu borçları daha da artmıştır. Bütün bu sayılan etkenlerin yanında bir de alınan önlemlerin zamanlamasının geç olması ve krizi önleyecek ölçüde gerçekçi politikaların yokluğu nedeni ile Avrupa Borç Krizi kaçınılmaz bir son olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılından günümüze yaklaşık 8 sene geçmesine rağmen hala bazı Avrupalı devletlerin borç sorunu devam etmektedir. En güzel örnek olarak Yunanistan’ı verebiliriz. Yani ABD merkezli krizi ABD ile birlikte  çoğu ülke etkilerini atlatmış ve krizin izlerini silmişken Avrupa’da hala bazı ülkeler de bu krizin sonucu ortaya çıkan olumsuzluklar düzeltilememiş ve etkileri hala yaşanmaktadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder